Bir varak-pâre-i hazân-dîde
Sonbahar görmüş bir yaprak parçası
Ayrılıp sâk-ı meyve-bârından
Meyve yüklü dalından ayrılıp
Düştü bir şâirâne ümmîde
Şairane bir ümide düştü
Sandı kim sarsar-ı gusûn-efken
Sandı ki dalları kıran rüzgar
Başka bir yerde eylemiş ihzâr
Ona başka bir yerde hazırlamış
Ona mahsûs taze bir Gülşen
Kendine ait bir gül bahçesi
Peyrev-i rüzgâr-ı köhne bahâr
Köhne bahar rüzgarının ardına düşerek
Olarak bir zaman havâlarda
Nâ-şikîbâne etti geşt ü güzâr.
Sabırsızlıkla gezip dolaştı
Mütesâdif olurdu her yerde
Tesadüf olurdu her yerde
Başka bir âlem-i gam-efzâya
Başka bir kederli aleme, üzüntüye
Başka bir ye’se, başka bir derde
Başka bir ümitsizliğe başka bir derde uğrardı
En sonunda düşünce gabrâya
En sonunda yere düşünce
Dedi: -Eyvah, bu ümmîd ile ben
Dedi: -Eyvah bu ümitle ben
Düştüm âgûş-ı hâk-i sevdaya!
Düştüm siyah toprağın kucağına
Kıldın âvâre sevgilim beni sen
Kıldın başıboş sevgilim beni sen
Ben de şimdi misâl-i berk-i hazân
Bende şimdi sonbahar yaprağı misali
Geçerim bir hevesle her yerden.
Geçerim bir hevesle her yerden.
Seni gördüm de ey perî, gönlüm
Seni gördüm de ey peri, gönlüm
Düştü bir âşıkâne ümmîde
Düştü bir aşıkane ümide
Tâ ebed kaldı serserî gönlüm!
Sonu olmayan serseri gönlüm!
Cenap Şahabettin Mektep, No:27, 1312/1896