Mansûr Hüseyin b. Mansûrü’l-Hallâcü’İ-Beyzavi (857-309/922) Hallâc, Hallâcü’l-Mansûr ve Hallâcü’l-esrâr diye anılır. Tasavvufla ilgili eserleri olan büyük mutasavvıflardandır. Babası Zerdüşt iken kendisi Müslüman olmuş ve Basra’da öğrenim görüp tasavvufa yönelmiştir. Gençliğini sıkı bir riyazet içinde geçiren Hallâc İslamiyeti yaymak, muhabbetullahı öğretmek için Mekke ve Kudüs’ten başlayarak Isfahan, Kum, Keşmir, Hotan ve Tûrfan’a kadar bazen asker, bazen derviş kılığında dolaşarak vaazlar vermiştir. Üç kez hacca gitmiş, Bağdat’ta camide vaaz verirken “Allah benim kanımı sizlere helâl etti, beni öldürün. Beni öldürmek müslümanlara farz olmuştur. Öldürün de şehit olayım” diye bağırmıştır. Çarşı pazar dolaşır, bu sözleri söyler ve “ene’l-Hak” diye bağırırdı. Vaazlarındaki fikirleriyle taraftarlar ve düşmanlar kazandı. Tutuklanıp sekiz yıl hapiste kaldı. Çıkınca aynı fikirleri söylediğinden bazı ayaklanmalara neden oldu. Yeniden tutuklanıp yargılandı. Fikirleri şeriate aykırı görülerek ölüm cezasına çarptırıldı. Halep’te kamçılanarak, vücudu parçalanarak, darağacına asılıp teşhir edilerek, kafası kesilerek ve yakılarak öldürüldü. Külleri Dicle’ye atıldı. Hallâc-ı Mansûr’un fikirleri ölümünden sonra hızla yayılmıştır. Özellikle “ene’l-Hakk” sözü tasavvuf düşüncesinin anlatımında esas olmuştur.