fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün
Ukde-i ser-rişte-i râz-ı nihânîdir sözüm
Silk-i tesbîh-i dür-i seb’a’l-mesânîdir sözüm
Benim sözüm bütün sözlerin (şiirlerin) başıdır, öncüsüdür. Bütün gizli sırlar, gaibden gelen ilham benim şiirimdedir. Sözümün düğümü çözülünce bütün gizli sırlar dökülür. Öteki şairler yararlanırlar.
Bir güherdür kim nazîrün görmemişdür rüzgâr
Rüzgâra âlem-i gayb armağanidür sözüm
Benim sözüm öyle bir cevherdir ki, bu alem bir benzerini daha görmemiştir; sözüm bu zamana gayb aleminden getirdiğim bir armağandır.
Rüzgâr ihsânumı bilmiş benüm yâ bilmemiş
Âleme feyz-i hayât-ı câvidânîdür sözüm
Bu devir benim iyiliğimi bilmiş ya da bilmemiş ne çıkar. Benim sözüm aleme ölümsüz hayatın bolluğunu verir.
Ehl olan kadrin bilür ben cevherüm medheylemem
Âlemün sermâye-i deryâ vü kânıdür sözüm
Ben cevherimi övmem, anlayan onun değerini bilir. (Yalnız şu kadarını söyleyeyim ki) benim sözüm dünyanın denizlerinin ve madenlerinin sermayesidir.
Bî-araz bir cevher-i sâfîdür ammâ muttasıl
Ehl-i tab’un zîver-i tîg ü sinânidür sözüm
Benim sözüm arazsız, saf bir cevherdir. Fakat her zaman şairlerin kılıçlarının ve mızraklarının süsüdür.
Ya’ni kim endîşe-sencân-ı cihânun dâ’imâ
Hem sarîr-i kilki hem vird-i zebânidür sözüm
Yani benim sözüm, cihanın düşünce tartıcılarının her zaman hem kalemlerinin cızırtısı, hem de dillerinden düşürmedikleri sözdür.
Bir benim gibi ciger-dâr ehl-i tab’ olmaz dahi
Cevher-i tîg-ı kazâ-yı nâ-gehânîdür sözüm
Benim gibi yürekli bir şair daha yoktur, olamaz. Benim sözüm ansızın inen Kazâ-yı İlâhînin kılıcının cevheridir.
Gamze-i dilber n’ola reşg eylese endîşeme
Hırz-ı bâzû-yı dil-i sâhib-kırânîdür sözüm
Sevgilinin yan bakışı benim düşüncemi kıskansa şaşılmaz. Çünkü benim sözüm bahtı yüce padişahların gönüllerinin koluna takılan koruyucu pazubenddir.
Ol kadar pür-şîvedür gûyâ ki bikr-i fikrimün
Gamze-i merd-efgen-i nâ-mihribânîdür sözüm
Sözüm o kadar işve ile doludur ki, sanki fikrimin bakir kızının, erkeği yere vuran merhametsiz gamzesidir.
Ol kadar dil-dûzdur gûyâ ki bir şûh âfetin
Nâvek-i müşgîn-kemân-ı ebruvânidür sözüm
Sözüm o kadar gönül delicidir ki, sanki oynak bir güzelin kaşlarının müşk kokulu yayının okudur.
Âyet-i Nûn ve’l-kalemdür mushaf-ı sînemde yâ
Rüstem-i endîşemün tîr ü kemânîdür sözüm
Sözüm göğsümün kitabında Nun ve’l Kalem ayetidir, yahut da düşünce Rüsteminin ok ve yayına benzer.
Bir gülistândur hayâlüm dil şüküfte bülbüli
Ol gülistânun latîf’âb-ı revânîdür sözüm
Benim hayalim bir gül bahçesidir. Gönlüm onun açılmış, şakıyan bülbülü, sözümde bu gül bahçesinin ince, şırıl şırıl akan suyudur.
Bir şebistândur devâtum hâme zengî hâdimi
Ol şebistânun arûs-ı dilsitânidür sözüm
Benim hokka takımım bir gelin odasıdır. Kalemim zenci hizmetkarı, sözüm de bu gelin odasının gönül alıcı, güzel gelinidir.
Âferînîş tûtî-yi endîşeme bir dâmdur
Kim o dâmun dâne-i pür-imtinânîdür sözüm
Yaradılışımız, benim fikir papağanımı yakalamak için tuzaktır. Sözümde o tuzağın yaptığı iyiliği daima tekrar eden danesidir.
Kimse inkâr edemez mâhiyyet-i endîşemi
Ehl-i reşkün nüsha-i ıkd-ı lisânidür sözüm
Benim fikrimin esasını kimse inkar edemez. Sözüm kıskançların dillerini bağlayan bir muskadır.
Âfet-i aynü’l-kemâl-i reşg kâr etmez bana
Def’-i zahm-ı ceşm-i Hallâk-ı Ma’ânîdür sözüm
Kıskançlığın en keskin gözünün felaketi bana etki etmez. Benim sözüm Hallak-ı ma’ani’nin gözünün yaralayıcı etkisini ortadan kaldırır.
Hâk-i pâyüm sürme eylerse aceb mi rüzgâr
Unsur-ı rûh-ı Kemâl-i İsfahânîdür sözüm
Dünya benim ayağımın tozunu gözüne sürme diye çekse şaşılır mı? Çünkü benim şiirim Kemal-i İsfahani’nin ruhunu meydana getiren unsurlardır.
İşte Hallâk-ı Ma’anî şimdi geldi âleme
Gûş edün âsârını kim tercamânîdür sözüm
İşte Hallak-ı Ma’ani (manalar halkedicisi) şimdi dünyaya geldi. Onun eserlerine kulak verin. Benim sözüm onun tercümanıdır.
Sonra gelsem dehre Hallâk-ı Ma’ânîden n’ola
Kâleb-i huşk-i hayâle rûh-ı sânîdür sözüm
Dünyaya Hallak-ı Ma’ani’den sonra gelsem ne zararı var. Benim sözüm hayalin kuru kalıbına ikinci bir ruhtur.
Nüktede âlem harîf olmaz bana gûyâ benüm
Her ne söylersem cevâb-ı len-terânîdür sözüm
İnce, güzel söz söylemede kimse bana eş olamaz. Söyleyen sadece benim. Ben ne söylesem hepsi lenterani cevabıdır.
Her ne söylersem Kazâ mazmûnını ısbât eder
Anı bilmez ki hitâb-ı imtihânîdür sözüm
Ben ne söylersem Tanrı’nın kazasının anlamını isbat eder. Fakat bilmezler ki sözüm şairlere sınav sorusudur.
Ben ne keşşâfum ne sâhib-keşf ammâ ma’nide
Mû-şikâf-ı nüktehây-ı âsümânîdür sözüm
Ben ne keşşafım ne de keşif sahibiyim. Ama manada benim sözüm, gökyüzünün en ince nüktelerini kılı kırk yararcasına açıklar.
Binde bir ma’nâyı nazm etmem yine bir lafz ise
Yoklasan mecmu’a-i râz-ı nihânîdür sözüm
Eğer sadece bir sözden ibaretse mananın binde birini bile nazma geçirmem. çünkü yoklasan benim sözüm gizli sırların toplandığı mecmuadır.
Hâsid-i kec-rev hayâle râst gelmezse n’ola
Ehl olan yârâne her dem yâr-ı cânîdür sözüm
Herşeye eğri bakan, ters gören kıskanç kimseler sözümde hayal bulamazlarsa şaşılmaz. Benim sözüm şiirden anlayan dostlara can dostudur.
Ben cihân-ârâ şehinşâh-ı cihân-ı ma’niyim
Sözlerün de pâdişâh-ı kâmrânîdür sözüm
Ben mana aleminin cihanı süsleyen sultanlar sultanıyım. Sözüm de bütün sözlerin mutlu sultanıdır.
Dönse şemşîr-i hatîbe n’ola şemşîr-i zebân
Mülk-i nazmun hutbe-i emn ü emânîdür sözüm
Dil kılıcı hutbede hatibin kılıcına benzese şaşılır mı, benim sözüm nazm ülkesinin güven ve bağış hutbesidir.
Tab’umun bir tercemân-ı ter-zebânıdur kalem
Hâmemün bir hem-zebân-ı nüktedânîdür sözüm
Kalem benim şairlik yaradılışımın ıslak dilli tercümanıdır. Sözüm de kalemimin nüktedan bir dildaşıdır.
Pâsbân olmış bir ejderdür kalem genc-i dile
Kim o gencün şeb-çerâğ-ı pâsbânîdur sözüm
Kalem gönül hazinesini bekleyen bir ejderdir. Sözüm, o hazinenin bekçisinin elindeki ışıktır.
Tâ sabâh-ı haşre-dek bin mübtelâyı mest eder
Bezm-i aşktın neşve-i rıtl-ı girânıdur sözüm
Sözüm kıyamet sabahına kadar aşk toplantısında binlerce aşığı sarhoş eden büyük kadehin neş’esini verir.
Rindi hüşyârum harâbât-ı muhabbetdür dilim
Âşık-ı her-câyiyüm vahdet nişânîdür sözüm
Ayık rindim. Gönlüm sevgi meyhanesidir. Her sevgiliye kapılan çapkın bir aşığım, ama sözüm birlik nişanıdır.
Olalı peygamber-i âhır-zamâna na’t-gû
Âb- ı rûy-ı ümmet-i âhır zamânîdür sözüm GİRİZGÂH BEYTİ
Ahir zaman peygamberine na’t söylediğimden beri sözüm ahir zaman ümmetinin yüz suyudur.
Na’t-ı şâhenşâh-ı evreng-i nübüvvet kim anun
Feyz-i medhiyle dilün cân-ı cihânıdur sözüm
Cân-ı âlem fahr-ı âdem Ahmed-i mürsel ki tâ
Haşr olunca na’t-gûy u na’t-hânıdur sözüm
Olalı gavvâs-ı deryâ-yu hayâl-ü midhati
Cevherî-i tab’ımın zîb-i dükânıdur sözüm
Ol kadar el verdi ma’nâ feyz-i evsâfiyle kim
Gûyiyâ miftâh-ı genc-i şâygânîdür sözüm
Maşrık-ı subh-ı hidâyetdür senâsiyle dilim
Mihr-i kudsî pertev-i kevkeb-feşânıdur sözüm
Kevkeb-efşân âfitâb olmazsa ger ol maşrıkun
Ikd-ı pervîn-i güsiste-rîsmânıdur sözüm
Başlasam mi’râcını tahkîke âb u tâb ile
Gevher-i şehvâr-ı gûş-ı Ümmühânîdür sözüm
Addolunmaz mu’cizâtı hadden efzûn neylesün
Gerçi kim bir râvî-i mu’ciz-beyânîdür sözüm
Gerçi ben dûrum cenâbından hele şükrüm budur
Çehre-fersâ-yı cenâb-ı âstânıdur sözüm
Nef’îyem endîşe-i nâ’t ile oldum kâm-yâb
Nâ-murâdân-ı cihâna müjdegânîdür sözüm
Hâk-i pây-ı na’t-gûyânam ki arş-ı a’zâmun
Zikr-i tesbîh-i lisân-ı kudsiyânıdur sözüm
Şâdkâm oldum neşât-ı feyz-i na’t-i pâk ile
Şimdiden sonra du’âyı şâdmânîdür sözüm
Tâ ki ma’nâ-yı latîf ü lafz-ı reng-âmîz ile
Rûzgârın bir dil-ârâ dâstânıdur sözüm
Her dem endîşemden olsun rûhuna yüz bin selâm
Arşa dek îsâle peyk-i râygânîdür sözüm
Birçok yerde yanlış var ve Nefi diye Fuzuli”nin resmi konmuş… Yazık.
idolum olan edebiyatcı. tariz ve elestiride çığır açmıs, cesareti ve gururu ile olmustur. bogduruldugu gun yalaka meslektasları hemen gokten nazire indi siham-ı kazasına nef’i diliyle ugradı hakkın belasına deyip, sevinclerini belli etmislerdir. unutulmamalıdır, unutulmayacaktır. osmanlı turkcesinin en kuvvetli ve zengin bicimini eserine yansıtmıs dil konusunda ne derece usta oldugunu gostermistir
neden kopyala yapıştır yapılmıyor ödevim vardı