Kafeslerde, camlarda pür-ihtizâz; Kafeslerde, camlarda titreşerek;
Olur dem-be-dem nevha-ger, nağme-sâz Durmadan türkü söyler, ağıt yakar
Kafeslerde, camlarda pür-ihtizâz; Kafeslerde, camlarda titreşerek
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler
Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar Sokaklarda seylâbeler ağlaşır Sokaklarda seller ağlaşır
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır Bulutlar karardıkça zerrâta bir Bulutlar karardıkça zerrelere bir
Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir Ağır, olgun dalgalanma gelir
Bürür bir soğuk, gölge etrâfı hep, Bir soğuk gölge çevreyi bürür,
Nümâyân olur gündüzün nısf-ı şeb.
Gündüzden gece yarısı görünür. Söner şimdi, manzûr olurken demin Söner şimdi, görünürken demin
Heyûlâsı karşımda bir âlemin.
Maddesi karşımda bir alemin.
Açılmaz ne yüz, ne bir pencere Açılmaz ne yüz, ne bir pencere
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere. Geçer boş sokaktan, hayâlet gibi, Geçer boş sokaktan, hayalet gibi
Şitâbân ü pûşîde-ser bir sâbi;
Koşarak bir çocuk, başı örtülü O dem leyl-i yâdımda, solgun, tebâh, O sıra, andığım gece, solgun ve bitkin,
Sürür bir kadın bir rıdâ-yı siyâh Sürür siyah giymiş bir kadın
Saçaklarda kuşlar -hazindir bu pek! – Saçaklarda kuşlar – acıdır bu pek! –
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek. Öter gûş-ı rûhumda boş bir enîn, Öter ruhumun kulağında boş bir inilti,
Boğuk bir tezâd-ı sükûn u tanîn:
Boğuk bir sessizlikle tınlamanın çelişkisi Küçük, pür heves, gevherîn katreler Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar
Sokaklarda, damlarda pür-ihtizâz; Sokaklarda, damlarda hep titreşir; Olur muttasıl nevha-ger, nağme-sâz Ezgi söyler durmadan, ağıt yakar
Sokaklarda, damlarda pür-ihtizâz; Sokaklarda, damlarda hep titreşir;
Küçük, pür-heves, gevherîn katreler.
Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar. Tevfik Fikret